Alanya - Akdeniz'in İncisi

Alanya - Akdeniz'in İncisi

Alanya Antalya’nın 135 km doğusunda yer almaktadır ve Akdeniz boyunca uzanan sahil kentlerinden biridir. Türk Rivyerası'nın İncisi olarak da bilinen Alanya, kilometrelerce uzunluğundaki plajları, kristal rengindeki denizi ve neşeli gece hayatı ile de ünlenmiştir.

Selçuklular'ın önemli bir liman kenti olan Alanya bugünlerde kozmopolitik bir kenttir ve kış aylarındaki ılıman iklimi sayesinde dört mevsim sürekli hareketlidir. Su, hava ve doğa sporları olanakları, renkli halk pazarı manzaraları, canlı gece hayatı ile Alanya Türkiye’de yerli ve yabancı tatilciler tarafından öncelikli tercih edilen tatil beldelerinin başında gelmektedir.

Öncelikle İskele bölgesinde yer alan Kızıl Kule ve bir gerdanlık gibi kale dağını saran Alanya Kalesi kaçırılmaması gereken adreslerdir. Karasal bölgelerinde az sayıda da olsa halen meyve ve sebze yetiştiriciliği yapılmaktadır. 2.647 metre yüksekliğindeki Akdağ'ın altında, Toros dağlarıyla çevrelenmiştir.

İlkbaharda yemyeşil çimenleri, rengarenk çiçekleri ve sokaklarında portakal çiçeği kokusu olan Alanya, kış aylarında ise dağ yamaçlarındaki kar manzarası ile ziyaretçilerine muhteşem görüntüler sunmaktadır.

Kış kaplıcaları, Havuz Alanları ve Selçuklular

Alanya iklimi ve konumu itibari ile yaz ve kış aylarında bir çok turisti ağırlamaktadır. Selçuklu eserlerinin ve bu güzelliklerin bir araya geldiği bu görüntüyü gerçekten görmelisiniz.Alanya eski zamanlarda bir çok kavime sınır bölgede yer almıştır. Alanya Korakesion uygarlığı zamanında Pampylien’e sınır bir bölgede idi. Milattan önce 2. yy’da  zamanın korsanlarından Diyotoros Trypnon bir tepe üzerinde yer alan Pompeius alanının içerilerindeki kaleyi ele geçirdi. Bir süre sonra bu bölgeye Romalılar gelip ve buraya yerleşti. Bu yeri Roma dönemi krallarından Antonius  Kleopatra’ya hediye etmiş. Ama her şeyden evvel 1221 yılında bu yerin Selçuklular açısından büyük bir önemi vardır. Alaattin Keykubat burada Alaiye adını verdiği ve yapımı 1226-1231 yılları arasında devam eden Marina alanı ve kalesi yaptırmıştır.Ve burada ki marina bölgesinden diğer bölgelere saldırılar gerçekleştiriyormuş. Ayrıca ardından buraya gemi yapım alanı inşa ettirmiştir.

Kale Alanının Çevresi

Kuruluşu Osmanlı ve Selçuklulardan gelen bu yer kalenin etrafına zamanla birkaç yapı inşa edilerek bugünkü halini almıştır. Kale alanının güney ve doğu kısımlarında doğal plajları ile eskiden mandalin ağaçlarına kadar uzanan bir koya sahip idi. Bu yolu yani kale yolunu takip ettiğiniz zaman direk olarak kalenin başlangıç noktasına varırsınız. Bu kale yerden 250 metre yüksek bir tepe üzerine inşa edilmiştir.Kale alanında ilerlerken tarihi kale evlerini görebilirsiniz.Kale alanının kuzey tarafında  Kale camii bulunmaktadır.Kalenin güneye bakan surları ve köy alanı 1720 yılında inşa edilmiştir. Uzaktan baktığınız zaman buranın manzarası gerçekten gözlerimizi almıştı. O gerdanlık şeklindeki görünümü dağ yamacına sıralanmış birbirinden süslü tarihi evleri arka arkaya bir dizi şeklinde sıralanmışlar adeta. Bu eserlerin hepsi Akdağ üzerinde yer almaktadır.

Kale tepesinin kuzey batı ayaklarında 1948 yılında çalışma yapan işçiler tarafından bir kazı esnasında mağara bulunulmuştur. Mağaraya içerisindeki oluşumlardan dolayı Damlataş adı verilmiştir.
Mağara içlerinde bazı yerler 15 metreyi bulmaktadır. Bu mağaranın bir özelliği de yaz ve kış aylarında sıcaklığın  22 derece gibi aynı oranda olmasıdır. Bu mağaranın astım ve bronşit rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Bu mağaranın hemen ön tarafında araçların durduğu bir alan ve hemen ardından adını verdiği Damlataş plajı yer almaktadır. Damlataş mağarasının kuzey kısmında kurumu 1967 yıllarına dayanan Arkeoloji ve Etnoğrafya eserlerinin bulunduğu Alanya Müzesi yer almaktadır.

Kale alanı içerisinde  Bizans döneminden kilise kalıntıları bulunur. Sahil boyunca ilerlediğiniz zaman Alaattin Keykubat  1225 yılında Sinop kalesini de inşa eden Aleppo’dan gelen Mimar Ebu Ali’ye bu eseri yaptırmış olduğu sekiz köşeli Kızıl Kule'yi görebilirsiniz. Bu eser 1948 yılında restore edilmiştir. Yüksekliği 46 ve her bir köşesinin uzunluğu 12,50 m olan bu kulenin köşe kısımları ve yapımında kullanılan malzeme kale duvarı yapımında kullanılan malzeme ile aynıdır ki halen o muhteşem güzelliği ile sağlamlığını korumaktadır. Kızıl Kule, kalenin güney cephesinde yer almaktadır ve o zamanlar bu yer gözetleme ve koruma kulesi olarak kullanılmıştır.İçerisi Mermer taşları ile süslenmiş olup günümüze yakın bir tarihçe restore edilen bu yer şu an 7,70 metre genişliğinde ve 42,50 metre yükseklik konumuna getirilmiştir. Alaaddin Keykubat gemilerini bu alandan harekete geçirip doğu denizlerine açılırmış. O zamanki gemi yapımında kullanılan ağaçlar Toros dağlarında yer alan ormanlardan toplanan kütüklerle yapılırmış. Bu savaş gemileri yapımında kullanılan ağaçların sağlamlığından dolayı gemiler sağlamlılıklarını korurlarmış. Bu kule 1950 yılına kadar kullanılmıştır.

Alanya’nın Çevresi

Toros dağları boyunca Alanya çevresinde kilometrelerce uzunluğunda plajlar bir biri ardından sıralanmakta olup Türkiye’de eşi benzeri görülmemiş güzelliğe sahip plajlardan sayılmaktadır. Alanya’nın batı kısmından sahil boyunca devam ederseniz ileride Hamaksiya, Augae ve Ptolemais adlarındaki antik kentleri görürsünüz. Alanya’nın 12 km batısında 13. yy’dan kalma Şarapsahanı Kervansaray karşınıza belirecektir. Bir yan yoldan ilerlediğiniz zaman yaklaşık (9.km’sinde) kuzeyde Selçuklulardan kalma 1231 yılında inşa edilen Alarahan Kervansarayı bulunmaktadır.

Alanya’nın sahili boyunca devam ettiğinizde yaklaşık 50 km güneyinde birçok ırmak gölünün yer aldığı ve sahil kıyısının uzunluğu 3 km’yi bulan Gazipaşa kenti gelir.  Bu bölgede de antik kent alanları bulunmaktadır.Bunlardan birtanesinin adı Kaps Selindi’dir.

Bu güzel bölgedeki plajlarda diğer plajlar gibi düzenli ve suları berraktır. Kıyı boyunca Banana adı verilen deniz botlarına binebilirsiniz. Eski adı Selinous olan bu şehir milattan sonra 177 yılında Roma kralı Trajan’ın ölümünden sonra Traianopolis olarak adı değiştirilmiştir. Bu alanda bir çok eser gün ışığına çıkartılmıştır. Teras şeklindeki bu bölge önceden duvarlarla korunmakta imiş,bu alanda ayrıca tiyatro ve günümüzde oturulamayacak hale gelen oturma yerleri bulunmaktadır. Bu alanda bulunan diğer önemli eserlerden bir tanesi de eskiden şehre dağlardan su getirmek için çalışan insanların boş mezarları yer almaktadır.

Yaşam | Outdoor

Türkiye

Seyahat

Kültür